ARINMA VE TAKVA AYI RAMAZAN

“Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı…” (Bakara Sûresi, 183. ayet)

“Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı…” (Bakara Sûresi, 183. ayet)

Allahu Teâlâ, insanlığın takva mertebelerine ulaşmaları için kullarını birçok ibadet ile mükellef kılmıştır. Her bir salih amel, ademoğlunun kötü arzu, istek ve emellerinden arınmasını sağlayarak muttaki olmak gibi onurlu ve övülen makamları elde etmelerini sağlamaktadır. Bu hayır yolları, kulu, şeytan ve dostlarına karşı teyakkuz halinde tutup Allah azze ve celle’nin murakabesi içinde olduğunu hatırında tutar. Namaz kılmak, zikir yapmak, Kur’an tilaveti, Allah yolunda cihad, davet ve tebliğ çalışmalarının her birinin gayesi Müslümanları kalbi amellerin zirvelerine taşımaktır. Bu saydığımız ve saymaktan aciz kaldığımız her bir ameli icraat alanımız kısa iken oruç ameli tüm güne yayıldığından dolayı bizi nefsimize ve şeytandan gelecek vesveselere karşı daha uyanık tutmakta ve bizim için kalkan görevi görmektedir. Tenhada dahi açlık ve susuzluğumuzu giderecek nimetler elimizin altında iken sırf Allah azze ve celle’den korktuğumuz ve O’ndan haya ettiğimiz için yiyecek ve içeceklerden elimizi çekmemizi sağlamaktadır. Bu da irademizi kuvvetlendirip kendimize malik olmamıza vesile olmakta ve sonucunda takvayı elde etmemizin kapıları açılmaktadır.

Oruç ameli bir taraftan irade kuvvetimizi arttırıp haramlara karşı korunmamızı sağlarken diğer taraftan Rahman ve Rahim olan Allahu Teâlâ’nın Tevvab ve Afuv isimlerini üzerimize çekerek arınmamıza vesile olmaktadır.

“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Îmân, 28; Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)

Bu hadisi şerif içerisinde iki amellerin kabulü ile ilgili iki prensip ortaya konmaktadır. Biri bu amelin Allah ve Rasûlünden geldiğine inanmak diğeri ise bu ameli Allah rızası için yapmak. Kısaca “iman ve ihlas” ilkesi ile işlenmiş bir oruç ameli, geçmiş günahlarımızın bağışlanmasına sebep olmaktadır.

Sonbahar, ağaçların yapraklarını döktüğü gibi oruç ibadeti de amel defterimizden günahlarımızı dökmekte ve aynı amel defterine ecirleri bol bol yazdırarak manevi servetleri elde etmemizi sağlamaktadır. “Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık olabilir; fakat oruç başkadır. Çünkü oruç benim içindir ve onun ecrini ben vereceğim.” (Müslim, “Sıyâm”,164; Nesaî, “Sıyâm”, 42)  

Dünya hayatında bu nimetler ile mazhar olan Müslümanlar için asıl sevinecekleri husus ahirette gerçekleşmektedir.

Oruçlunun sevineceği iki ân vardır: Bir, iftar ettiği zaman sevinir, bir de Rabbine kavuştuğu zaman orucunun karşılığına sevinir.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

 Oruç amelinde devamlık gösteren Müslüman için hissedilecek asıl sevinç Aziz ve Celil olan Allah’ın huzuruna çıktığında göreceği ihtişamdır. Oruç gibi meşakkatli bir amelin sınavını veren müminler, yüz rahmetinin doksan dokuzunu ahirete saklayan Rauf olan Allah’ın cömertliğine şahitlik yapacaklardır. Bunlardan biri de şu hadisi şerifte ortaya konmuştur:

“Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez.” Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce, Sıyâm 1

İşte oruç ameli ve onun vesilesi ile Rabbimizin rahmetinden istifade edişlerimiz. İman edip salih amelde bulunanlara müjdeler olsun!

Dünya, salgın hastalığı vesilesi ile büyük bir meşguliyetin, korkunun ve endişenin içerisine sürüklenmiştir. Müslümanlar da bu süreçten etkilenmiş ve kaygılardan nasibini almıştır. Ölüm oranlarının artması, ekonominin zayıflaması, çarelerin bulunamayışı herkeste olduğu gibi bizleri de ziyadesi ile tedirgin etmektedir. Gündemler değişmiş, konuşulan şeyler ortak bir konuda birleşmiş durumda iken yakın bir zaman içerisinde Ramazanı Şerifi evlerimizde ve sinelerimizde misafir edeceğiz. Müslümanlar olarak unutmamamız gereken önemli bir hakikatte; şartlar ne olursa olsun Allah ve Rasûlünün bizler için belirlediği gündemlerin öncelik sıramızda önlerde yer almasıdır. Hayır ve şer ile imtihanlarımız, asıl olan sorumluluklara karşı ilgi ve alakamızın azalmasına neden olmamalıdır.

İslam Ümmeti olarak tarihimiz boyunca birçok zorluktan geçerken bizi biz yapan iman ve salih amel vesilesi ile izzet ve şerefimizden ödün vermedik.  Bununla birlikte Allahu Teâlâ tepeleri bizim için düzlüğe çevirmiş; Müslümanlar için zorluklar, Allah’a olan itaat vesilesi ile kolaylaşmıştır.

İslam Beldelerinin büyük çoğunluğu ölümler, tutuklamalar, işkenceler, namusların kirletilmesi, toprakların gaspı, yer altı ve yer üstü servetlerin talan edilmesi ile imtihan olurlarken, onları Allah azze ve celle’ye yaklaştıran, seytan ve dostlarından uzaklaştıracak iman ve salih amelden taviz vermediler. Cephelere nafile oruçlar ile gidiyorlar, şehid olursam Rabbimin huzuruna oruçlu çıkmak istiyorum anlayışı ile mesafeler kat ediyorlar. Esir dahi olsalar ima yolu ile namaz kılarak madden vurulan prangaların kalplerindeki imanlara tesir edemeyeceklerini ispatlamaktadırlar.

Ey Ümmeti Muhammed!

Geçmiş yıllarda ve her bir zorlukta kalbini ve bedenini oruç ameline nasıl hazırladın ise bugünlerde de aynı çabayı sergilemenin vaktidir. Ruhunu terbiye edecek olan amel için şimdiden tedbirini al.

Selam ve dua ile…

Yusuf YILMAZ

——-
Pdf olarak erişebilmek ve indirebilmek için burayı tıklayınız.